19 Ocak 2019 Cumartesi

Erasmus+


-Erasmusa mı gittin?
+Erasmus plus diyelim...
-Plus olunca ne oluyor?

...

Hem bu konuya açıklık getirir hem de programa katılırken imzaladığım sözleşme gereği bu blog yazısını ele almış olurum.

Her şey dil okulu aramaya başladığımda oldu,
''Aramaya başlamak''
İstediğiniz bir şeyin başlangıcı için bir adım atmış olsanız dahi fırsatlar size adım adım koşabiliyor.

En zor kısmı,vize işlemleri için belge toparlamak. Neyse ki gönderen kurum programa katılmaya karar verdiğiniz andan itibaren adım adım ne yapmanız gerektiği bilgisini size mail yoluyla aktarıyor, tabi yeşil pasaportunuz varsa bunlara gerek yok.




''Ne yapacağız, nasıl olacak? '' derken gün geliyor ve tüm bu düşüncelerin yorgunluğuyla kendinizi uçakta buluyorsunuz. Benim projemin kabul edildiği ülke Romanya. Programda gideceğiniz ülkeleri seçme şansınız var ama her projenin kabul olduğu ülke ve tarih farklılık gösterdiği için ona göre ayarlamanız gerekiyor.
1.5 saat süren uçuşumuzun sonunda Otopeni havaalanına iniş yaptık. Türkiye'den aynı proje içinde yer alan 8 kişiyle yolculuğu birlikte yaptığımız için, bir nebze 'inince ne olacak?' korkusu bende hafiflemişti.



Bükreş Otopeni Havaalanı

Havaalanı normal,normalden biraz daha küçük geldi bize. Bizi karşılamak için mentorümüz Adrian geldi ve bizi aracıyla kalacağımız yerin bulunduğu Braneşti'ye götürdü. Kısaca kendimizden bahsedip tanıştık. Hepimizin bildiği o genel ingilizcemizin en çok işe yaradığı yer bu kısım, sonrası sizin gerçekten ne bildiğinize bağlı. Adrian, ulaşım bilgileri, ofiste buluşma saati ve programla ilgili bizi bilgilendirip konakladığımız yerden ayrıldı.





European Voluntary Service 


Ofiste Bükreş'le ilgili ulaşım, yiyecek içecek ve yapabileceğimiz aktiviteler hakkında bilgilendirildik. Programın nasıl ilerleyeceği hakkında bilgi aldık. Ofis dışında konakladığımız yerde grup arkadaşlarımızla hem proje için çalışabileceğimiz hem de birlikte zaman geçirebileceğimiz fazlaca vaktimiz oldu.
Hiç tanımadığınız insanlarla ortak yaşam alanı ve çalışma alanı paylaşmak, grup çalışmasının, fikir alışverişinin, iletişim kurabilmenin önemini en iyi şekilde kavrayabileceğimiz mükemmel bir deneyim.



Romanya'daki gençleri Avrupa Parlementosu hakkında bilgilendirdik. Bunu yaparken ingilizce dışında farklı iletişim becerilerinden faydalandık. Bizim kültürümüzü tanıtma fırsatı bulurken onlarınkini de tanıdık. Yemeklerimize, televizyon dizilerimize, sanatçılarımıza ve futbolcularımıza  meraklı bu gençlerle vakit geçirirken oldukça eğlendik diyebilirim.




Yurt dışında en büyük sorunumuz belki de ne yiyeceğimizi düşünmek. Bükreş'te Türk lokantaları var ama uzun süre kaldığınız zaman her gün döner yemeyi bünyeniz istemiyor. Bu lokantaların en güzel yanı çay ve Türk kahvesi bulabilmek. Ama yiyecek bir şey illa ki bulunur önemli olan kiminle yediğiniz deyip duygusala bağlamak isterim. Zira grup arkadaşlarımla çok nezih sayılmayan ama alıştığımız küçük mutfağımızda hazırladığımız ve bahçede yaptığımız her kahvaltı çok keyifliydi.





Eğer kalabalıksanız başta grup şeklinde olmak size güven verir fakat ilerleyen zamanlarda survivor adası misali kartlar yeniden dağıtılır. En büyük şansım öyle bir gruba denk gelmemek oldu. Kaldığımız süre boyunca bir aile olduk. Tanıdığımız her insanın bir nedeni olduğuna inanırım.
EVS'in bana en büyük katkılarından biri de bu diyebilirim.




Son olarak;
Erasmus-plus okulunuzun öğrenci değişim programına dahil olabileceği gibi üniversitenizden ayrı da katılabileceğiniz bir program. Ayrıntıları için linkini bırakıyorum, siz de deneyin :)

http://www.ua.gov.tr/programlar/erasmus-program%C4%B1/gen%C3%A7lik-program%C4%B1




                                      Sena Yalçıntaş @farmasotikblog

8 Ağustos 2018 Çarşamba

Kaliteli Hayat İçin Üniversite Tercihi

     


Sevgili minik tırtıllar. 
Hepiniz gözümde böylesiniz çünkü bir de benim kardeşim var o da hala benim minik tırtılım...

Soruyorsunuz Tıp ya da Diş istiyordum gelmeyecek, Eczacılık yazayım mı ne dersin ?

Kimseye ‘mükemmel meslek’ yaz ya da dezavantajları var yazma diyemiyorum zaten kime sorsanız kendi mesleği şöyle zor böyle yorucu şöyle para kazanamıyor aman da nöbetleri ağır şartları şöyle çizimleri böyle değil mi? 
Elimden geldiğince eğitim hayatı nasıl neler öğreniriz nerede kullanabiliriz bunları söyleyebilirim bunlar sizin içinizi ne denli açar bilemem. 

Bir yandan  kararsızlığınıza, kararsızlığımıza da üzülüyorum. 
Bize yedi yaşından lise sona kadar İYİ BİR BÖLÜM için yapmamız gereken netler,girmemiz gereken sıralamalar, çözmemiz gereken sorular söylenir, öyle büyürüz. 
Ama çoğu zaman bizim için hangi bölüm daha iyi, iyi bölüm kime ve neye göre iyi, gibi soruları kendimize sorma fırsatı bulamayız.

Şimdi şeye bağlamayacağım “ya bu çocuk müzikte yetenekli ama sanat karın doyurmaz ehehe” değil mesele. 
‘Ya sanat ya tıp’  da değil zaten hayat. 


İyi bir bölüm değil de BÖLÜMÜNDE EN İYİ  olabilecek bireyler olarak yetiştirildiğimizi düşünelim bir de. 

Ne mükemmel olurdu,

Harika tamirler yapan, mühendis olsa belki de ülkemize ne denli katkılar sağlayacak çocuklara zorla tıp yazdıran aileler, iki lafı bir araya getiremeyen -getirmek zorunda da olmayan- başka alanda çok yetenekli ama muhakeme yeteneği hiç sorgulanmamış çocuklara prestij için hukuk okutan aileler oldukça bu mümkün değil malesef.

Sonuç hayatından mutsuz bir o kadar da mesleğinde başarısız bi dolu mezun. 
 
Bir arkadaşım vardı çocukken, kuaförde çalışırken görüp neden iyi bir bölüm için çaba sarf edip okumadı diye kendi kendime onu garipsemiştim. Geçenlerde sosyal medya hesabına rastladım, olduğu şehrin en iyi makeup ve saç tasarımıcılarından biri olmuş. Helal olsun sana dedim. İşini iyi yapan işinde başarılı kim varsa helal olsun!
İyi diye düşündüğü mesleği içindeki vasıfsızlığıyla öne çıkmış bir insandan yüz kat daha mükemmel bir yerde şuan benim için. 


Lise dönemim o zamana kadar muhteşem geçen öğrenciliğimin en vasat zamanıydı, öyle ki kimyadan geçebilmek için hoca okula kurulan laboratuvarı her şeyiyle düzenleme görevini bana vermiş proje notu girecek öyle geçecektim. 
Üçüncü günün sonunda Labdan çıktığımda hocaya şunu söyledim:
Bıraksanız bile önemli değil, hayatımda hiçbir şeyden bu kadar keyif almamıştım.
Ama o gün yine kendimi sorgulamamış olacağım ki son sınıfta hala ne istediğini bilmeyen amacı sınava girip yüksek bir puan almak olan bir bireydim. Ama bir farkla,kimyayı artık seviyordum ve en iyi dersim oydu.

 Tercihlerin son günü ne istediğimi hâlâ bilmiyordum bu güne kadar  ne istediğimi ciddi manada düşünmemişim e son gün de beynime ani bir karar inmedi haliyle, özel tıp yazdım sildim, mimarlık yazdım geri sildim, eczacılık (ama asla üçü aynı tercihte alt alta değil)
Çünkü mesleğime loto gibi karar veremezdim önce mesleğe karar verip sonra tercihe o meslekle alakalı okulları yazmalıydım. 
Bakın ne kadar vizyonsuzca ama tercihine tüm meslekleri sıralamaktan daha vizyonlu bir tercih yapma şekli olduğuna eminim.
Okul açıldı ağlayanlar sızlayanlar, ne oldu diyorum “burası gelmez diye yazmıştım geldi” Hayatınız için göze alamadığınız şeyi tercihe yazmaya nasıl eliniz gitti?!
Öncelikle ‘ya gelirse?’ diye düşünerek yapın şu tercihleri rica ediyorum.


Daha öncesinde hiç bir fikrim olmayan eczacılığın, girdiğim her derste her labda benim için ne kadar  doğru bir tercih olduğunu anlayarak çıkıyordum. Sonrasında kendime hedefler edindim ve hepsine ulaşmak için çabalamak çok keyifliydi ve şunu fark ettim lisede “hedefsiz” birisiymişim. 

Size de tavsiyem öncelikle hala yoksa bir hedef edinmeniz, hedefiniz olana kadar bırakın tercih yapmayın, bir yıl hedef edinmek için çalışın mesela meslekleri araştırıp ne istiyorum? kendimi nerede ne iş yaparken hayal ediyorum? sorusunu sorun gidin o fakültelere veya meslek sahibi kişilerle iletişim kurun, mezuna kalma yılınız sadece böyle geçse bile bir kayıp değil emin olun ve bu soruyu sorarken de insanlar benden ne diye bahsetse mutlu olurum demeyi lütfen bırakın. UNVAN: adı üzerinde, mesleğinizin ne olduğunu belirten bir kısaltma sadece, sizin insanlığınıza hiç bir katkısı yok ve emin olun insan olarak prestij sahibi değilseniz ona sahip de kılmaz sizi.

“Hedefi olup tutmadığında tekrar sınava hazırlanamam neresi olursa yazıp gideceğim!” diyenleriniz içinse;
Yazıp gittiğin yerde daha mı az yorulacaksın?
Üniversite hayatı bu değil gerçekten, çalıştığınız her vize final dönemi sınava tekrar hazırlanmaktan çok daha yorucu.
Belki nefret ettiğim kişisel gelişim kitaplarının bir klişesi gibi olacak ama ulaşmak için çaba gösterecek gücü kendinde bulamıyorsan o senin hedefin değil hedefin sandığın şey bence, çünkü emin ol hedef insanın içine güç veren bir şey.


 
“Ama ben kaliteli hayat için mantıklı düşünmek zorundayım”

Hayatı kaliteli kılan ne gerçekten?

Yanınızdaki insanların kaliteli olması, kendi içinizde mutlu olmanız, yaptığınız işten haz duymanız, tutkularınız, sağlıklı olmanız, sevdiğiniz insanların sağlıklı olması, onlara ayırabildiğiniz birlikte geçirebildiğiniz vakit...

Daha sayacak bir sürü neden varken,

Sırf maddiyat ya da prestij için çok da istemeden yapacağınız tercihiniz varsa,
Bize neler getireceğini asla bilmediğimiz  kısa hayatımızda, hangi meslek olduğu fark etmeksizin (sevmeden okuyorsanız) bir yerlere gelme çabanızı da düşünürsek heba edeceğiniz bir 10-15 yılınız daha var demektir, kolay gelsin derim...

Hayat şansınızın güzel olması dileğiyle, hepinizin yolu açık olsun.....



                                                          Sena Yalçıntaş @farmasotikblog

Erasmus+

-Erasmusa mı gittin? +Erasmus plus diyelim... -Plus olunca ne oluyor? ... Hem bu konuya açıklık getirir hem de programa katılırken...